
‘Mutlak Butlan’ davası, ıskartaya çıktı.
İradesi zedelendiği iddia edilen kurultay delegeleri, arka arkaya yapılan olağanüstü kurultaylarda yekvücut Özgür Özel’i tekrar seçerek mental açıdan sağlıklıyız mesajı verdiler.
Buna inandırıcı bakanların yanı sıra vaziyeti kurtardılar diyenler de var.
Neticede, ‘Mutlak Butlan’ davası, CHP’de kargaşa çıkarmak amaçlı bir iktidar hamlesi izlenimi bıraktı.
Ve fakat…
‘Mutlak buhran’ lök gibi ortada duruyor. CHP’deki yapısal sorunlar aşılmadan bu buhrandan çıkış yok. Çünkü kendini yeniden üretme kapasitesi yüksek bir sorunlar yumağı söz konusudur.
Gürsel Tekin, Berhan Şimşek ve benzerlerinin partiden ihraç edilmesi de gösteriyor ki genel merkezde sazı eline alan kendi türküsünü çığırmaktadır.

Gürsel Tekin iyot gibi açığa çıkmaktan duyduğu rahatsızlığı, Sabah gazetesi yazarı Tuğba Kalçık’a verdiği mülakatta bakın nasıl dillendirmiş…
//Biz sadece hukuken üzerimize düşeni yaptık ve elimizi taşın altına soktuk. Ama buna rağmen sosyal medyada troller tarafından linç edildik. Hindistan’dan, Pakistan’dan troll orduları organize edilmiş. (…)CHP üyeliğimizi bir imza ile silemezsiniz. 40 yıllık emeğimiz, ideallerimiz var. Üstelik tüzüğe göre partiden ihraç edilmek için yolsuzluk, hırsızlık, yüz kızartıcı suç ya da vatana ihanet gibi gerekçeler gerekir. Ben bunların hiçbirini yapmadım. Ömrünü bu partiye adamış insanlar kapı önüne bırakılırken, yüzlerce CHP’linin tutuklanmasına neden olan itirafçılar partide tutuluyorsa ben bu duruma isyan ederim.//
AKP medyası için biçilmiş kaftan Gürsel Tekin gibiler, seslerini ancak böyle duyurabildikleri bahanesine sığınsalar da ihtiraslarında sınır tanımaz halleri yüzlerinden ve söylediklerinden okunuyor.
Bahsettiği 40 yıllık emeğin, “ömrümü partiye adadım” ajitasyonunun ciddiye alınacak, değer verilecek bir yanı yok tabii. Etinden/sütünden/tırnağından yararlanan, möhim şahsiyet rollerinde CHP’de yıllarca salınan Gürsel Tekin, muktedir dönemlerinin geride kalmasından rahatsız. Bir hiç olduğunun gözler önüne serilmesinden duyduğu sıkıntıyı dışa vuruyor aslında
Kılıçdaroğlu dönemi oligarklarından Tekin’in en çarpıcı laf salatası ise halen ideallerden bahsetmesidir. Gülünçtür zira 40 yıl boyunca CHP’deki varlığı sadece ve sadece benmerkezci tutum ve davranışlar temelindedir. Siyaset kavramının içini dolduracak hiçbir nitelikli çalışması yoktur. Konjonktüre yaslanan, gösteri siyasetine abanan ve dolayısıyla çekim merkezi yaratmanın peşinde rüzgârda sürüklenen kuru bir yaprak gibi oradan oraya savrulmuştur. Çarşafa taktığı CHP rozeti, kullanışlı eleman özelliği hafızalara kazınmıştır.
Gürsel Tekin yetiştirmesi Barış Yarkadaş da abisi gibi CHP’deki oligarşik yapının doğurduğu marazaları, akçeli işleri ifşa etmekte kendiyle yarışıyor. TGRT’de dillendirdiklerini neden daha önce duymadık diyenler yerden göğe kadar haklıdır. CHP’de belirleyici konumda iken sesin çıkmayacak, ıskartaya çıkarılınca çemkireceksin. Önce ortada bir siyasi ahlak sorunu olduğunu kafalarına sokmaları gerekiyor bu muhteremlerin. Nafile bir beklentidir tabii…
Ancak haklı bir yanları da yok değil. Partiden ihraç edilmeleri asla tasvip görmemeli.
Şimdi partiye hâkim İmamoğlu oligarşisinin ihraç işlemleri, “korkunun ecele faydası yok” deyişini anımsatıyor çünkü İmamoğlu düzeni taşıyıcı muktedirlerinin ihraçları da farklı değil. Onlar da parti içi iktidar için kurgulanmış kongrelerden geldiler, hâkimiyet sağladıktan sonra rakip gördüklerini tasfiye ediyorlar. Bu da CHP’deki, yıllardır dile getirdiğimiz, ‘yapısal sorun’ saptamamızı doğrulamıyor mu, değerli okur?
Hatırlatmakta fayda var: CHP’nin iktidar yolunda büyük bir engeldir yapısal sorunlar; demokratik/saydam/dürüst bir parti yönetim yoksunluğu…
Hadi somut bir örnek, Barış Yarkadaş’ın Facebook sayfasından gelsin…
//CHP Aydın eski Milletvekili Prof. Dr. Metin Lütfü Baydar, CHP’nin emir ve talimatla karar alan sözde Yüksek Disiplin Kurulu’nun hukuksuz ihraç kararını Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden durdurdu. Hepimiz döneceğiz partimize… Bugüne kadar AK Parti’nin hukuksuzluklarına boyun eğmedik; sözde Yüksek Disiplin Kurulu’nun hukuksuzluklarına da boyun eğmeyeceğiz …//
Yarkadaş’ın hezeyan içinde fakat yapı bozukluğunu yansıtan sözleri yabana atılacak cinsten değil. Elbette Yarkadaş’ın da içinde yer aldığı Kılıçdaroğlu dönemi de farklı değildi; bu da Yarkadaş’ın yaman çelişkisidir.
‘Proje Kemal’i anmadan olmaz elbet, baş müsebbiplerdendir zira…
2010’da genel başkanlık koltuğuna oturtulduğunda, CHP’nin yapısal sorunlarını çözeceğini vaat etmişti Kılıçdaroğlu. Ben de, “hadi hayırlısı” demiştim.
Ancak gereğini yapmadığı gibi, antidemokratik yönetim tarzına güzelce yaslanarak CHP’yi işine geldiği şekilde yönetti.
Daha Aralık 2012’de partisinin örgüt yapısını sağlıksız ve kötü bulduğunu ifade etmişti. Yani, konuya vakıftı Kemal Bey.
Peki, yönetsel ve örgütsel sorunlara ilişkin kılını kıpırdatmayıp hangi bahaneye sığındı daha sonra?
“Seçimlerden partideki yapısal sorunları çözmeye vakit bulamadık” diyerek.
Bu gerekçe Kemal Bey’in inandırıcılıktan uzak, partilileri ‘salak’ yerine koyan yaklaşımını yeterince ortaya sermiyor mu, değerli okur?
Kılıçdaroğlu’nun lagara lugara yaptığını fark etmem çok gecikmedi; 26.4.2014’te “CHP kimin partisi?” başlıklı yazım, özeleştiride bulunduğum tarihtir.
Şunları demişim: // Kılıçdaroğlu CHP’nin başına ‘getirilince’, ülke siyaseti adına umutlananlardan biri de bendim. Ancak, Kılıçdaroğlu’nun ilk dönem girişimlerini analiz ederken kendisine gereğinden fazla kredi açmış olduğumu şimdi daha iyi anlıyorum. Özellikle CHP’de siyaset yapan okurlarda yersiz bir umut yaratmışsam affımı dilerim. Elbette ihtiyatlı yaklaştım Kılıçdaroğlu’nun demokratik siyaset temelinde dile getirdiği, hatta vaat ettiği değişim/dönüşüm hamlelerine. Fakat ülke demokrasisi açısından heyecanlanmamak da elde değildi. Çünkü her ne kadar CHP’yi ilgilendiren demokratikleşme hamleleri söz konusu olsa da, dolaylı olarak ülkemizin siyasi kültürünü etkileyecek bir kapsamdaydı ‘Kılıçdaroğlu vaatleri’.//
Bu köşede Kemal Bey’i ifşa eden çokça yazıya tanıksınız. Eleştiri de aldım. Kılıçdaroğlu siyasi madrabazlıklarını ortaya döktüğüm için kızanlar şimdi İmamoğlu düzenine methiye düzüyor. Sosyal medya sayfalarında profil resimlerini İmamoğlu yapanlar hiç de az değil.
CHP’yi devraldığı bu bozuk düzene yaslanarak yıllarca yöneten Kılıçdaroğlu’nu göklere çıkaran partililerin, iyi bir süreç analizi yaparak yanıldıklarını kavramaları, İmamoğlu düzenine de- ‘iktidara yürüyoruz’ gazına kendilerini kaptırmadan- ihtiyatla yaklaşmaları, önceliği CHP’nin demokratik/saydam/dürüst yönetilmesine vermeleri, cendereden çıkış için fevkalâde gereklidir.
Peki, bu mümkün mü?
Zor görünüyor çünkü siyaseti toplum yararına bir faaliyet değil, bireysel çıkarlar için yapanlar çoktur CHP’de ve kervanın yıllardır garipsenmeden yürümesinde itici güçtürler.
Belediyeler geçim kapısıdır. Partide kim yerel muktedir ise onun ayakçısı olarak hizmet vermekte kusur etmezler; üstüne üstlük “gerçek partili olmak budur” işte demekten de geri durmazlar.
Küçük büyük fark etmez hepsi aynı geminin miçolarıdır, menfaat siyaseti zincirini oluşturan bu kifayetsiz muhterisler, CHP’yi vasata mahkûm etmektedirler.
Söyle söyle ipe diz türünden ifadelerden, sebep-sonuç ilişkisinden yoksun, halkın zaten yaşadığı sorunları terennüm eden parti muktedirlerinden çok etkilenirler; “it ürür kervan yürür” değişine hayat veren işte bunlardır.
Siyaset kavramının ne ifade ettiğiyle zaten hiç ilgilenmezler; sabun köpüğü halkla ilişkiler, sosyal medyada görünürlük, poz vermek yeterlidir partili olmak için. Mamafih bir koltuğa/ranta dayalı klik oluşumları siyasi faaliyetlerinin ‘göbeğini ‘oluşturur.
Hülasa, siyaseti bir geçim kapısı ya da güç elde etme köprüsü yapan, yoz siyasetin toplumda kanıksanmasına sebep bu suretlerin cirit attığı bataklığı kurutmaktır meselenin özü.
Bu da himayeci/yanaşmacı/kayırmacı siyaset tarzına set çekmekle, demokratik/saydam/dürüst bir yönetim anlayışını mümkün kılmakla olabilir ancak.
Sonraki bölümde, oligarşik genel merkez yönetim tarzının yerel aktörlere etkilerini ele alacağız.
Yazı tamamlanmak üzereyken 402 şüpheli, 76 pişmanlıktan yararlanan itirafçı kapsamlı 3900 sayfalık iddianame açıklandı. İmamoğlu’na 2352 yıla kadar hapis isteniyor. CHP’nin kapatılmasına dair bir talep de var.
Şimdilik şu kadarını belirtelim: ülke siyaseti açısından birçok sonuca gebe yeni bir süreçteyiz.