Vaysal köyü 68 yılının ilk günlerinde kışın en sert sürecini yaşamaktadır. Çatılardan sarkan buzlar, Bakacak tarafından esen kavurucu rüzgar kışın bir süre daha süreceğinin habercisidir.
Bir hafta süren kar yağışı sonunda çatılara kadar çıkan kar yetmezmiş gibi dondurucu soğuklar yüzünden don nedeniyle hayvanlar ağırlardan çıkamazken Vaysal köyünün insanları en yaşamsal gıdalarının peşindedir.
Foto: Şevkiye Çakır
Su.
Evlerinde yemek için, hayvanlara içirmek için, yem yapımında kullanmak, çamaşırda bulaşıkta su su su.
Aptıraman Hasan’ın ortanca gelini Saniye ayağındaki lastikleri sıpıtıp atar havlu boyuna. Vaysal köyünün kuzeyine düşen tatlı pınara gitmiş, kar altında kalan kuyuyu bakırağacını yere dürtükleyerek yarım saate yakın aramasına karşın bulamamıştır.
Köyün içinde kar yanında her yerde buz vardır, özellikle yerlerde. Çoraplarla gidecektir suya kayıp da düşmesin deye. Bakırağacına* astığı iki kufayla** birlikte omzuna koyduğu gibi çevik ve kararlı adımlarla harman altından Yürüklerin kuyuya iner, bakar su çoktur ama buz tutmuştur kuyu, döner çaresizce.
Cavit Engin’in kuyusunun başına gelir bakar su çok az, dibi de bulanıktır diye düşünerek omuzlar bakırağacını yine.
“Aptıraman Ahmet’in kuyusuna mı?/” gitsem deye düşünür ama suyunun acı olduğu gelince aklına vazgeçer ordan da.
Son bir umut Paşanın Fettahın kuyusuna gitmeye karar verir. Köy kahvesinin üst tarafından ara yollardan iner kuyunun başına ağzına kadar dolu kuyu gümbür gümbür su. Komşulardan gelen gelene, biri gelir biri gider.
Salar bir ucu zincire bağlı kuyu başındaki kufayı kuyunun içine. Çeker, ilk kufasını doldurur ağzına kadar. Kuyunun biraz ilerisinde Paşa’nın Fettayla Canbaz Mustafa ile sıkı bir hayvan pazarlığı içindedirler. Canbaz Mustafa sorar; “Kuyunun suyu çok galiba, komşuların biri gidiyor, biri geliyor.”
“Gelirler hep su almaya. Gelirler de kuyu temizleneceği zaman kimse gelmez ama!”
Bu konuşmayı duyan ortanca gelin yeni doldurduğu kovasını kuyuya kızgınca boşaltır, boş kufalarını bakırağacına iliştirdiği gibi omuzlayıp hırsla tutar evinin yolunu.
Avludan girdiğinde Aptıraman Hasan koyunlara gitmek için son hazırlıklarını yapmaktadır. Karısı Hatçe çıkısını*** hazırlamış, küçük çocukları Mehmetcan eşeği hazırlamış, büyük oğlu Veli’ye talimatlar yağdırmaktadır; “Sakın ola suuk su vermeyesiniz hayvanlara. Yemlerini iyi kaynatın, köpeklerin ekmeğini de unutmayın!”
Ortanca gelin bakırağacını kufalarını çıkarmadan hırsla fırlatır sundurmaya doğru. Bi tangırtı kopar ortalıkta, ayaklanır Aptıramanlar: “Bundan sonra size su mu yok, gidin kendi suyunuzu kendiniz alın artık!”
Bir hafta sonra Tekke tarafından esen ılık rüzgarla dönen hava birkaç gün içinde karları eritmeye yeter Vaysal’da. Aptıraman Hasan’ın evde büyüyen su krizine kesin bir çözüm bulunma zamanı gelmiştir artık.
Evlerinin alt tarafında yılın her zaman yeşillik olan küçük bir yer vardır. Umutludurlar oradan.
Güneş doğarken Aptıraman Hasan’ın büyük oğlu Veli, küçük oğlu Mehmetcan ve Hoca Hüseyin’in ortanca oğlu Bilal kazma küreklerle girişmişlerdir bile kazmaya. Daha bir metrede su çıkmaya başlayınca sevinmeye başlarlar. Bir yumurta karşılığı alınan Üçüncü cıgarasını keyifle tüttürürler şıkır şıkır kaynamaya başlayan suyun başında.
Haber salınan Mastilo Hasan sallana sallana gelir kuyunun başına, döner etrafında, bahçeyi dolaşır, kazılan yerin yakınlarını bir daha kontrol ettikten sonra; “En iyi yeri bulmuşsunuz ama yetmez, en azından üç metreye inmek lazım, devam kazmaya…”
Yazın gelmesiyle birlikte su sorunu sona eren Aptıraman Hasan’ın hanesinde peynirler yapılırken kendi kuyularından kufa kufa su taşıyan gelinlere bakarak sülenir Aptıraman Hasan; “Bre bre kuyuyu bitirecek bunlar kuyuyu…”
—
*Bakırağacı; Su taşımak için omuza konan genelde gürgen ağacından yapılan, iki ucuna kova veya su taşıma kapı asılan eğri ağaç. Diğer bir ismi de Su ağacıdır.
** Kufa; kova.
***Çıkı; yemek, erzak torbası.