
İyimserlik nedir, bir çok sıkıntılı zamanlarda biraz olsun rahatlamak için yaşamı toz pembe görüp, boş verip, gelecek günler daha iyi olacak diye düşünmektir.
Sahi gelecek günler iyi olacak mı, hiç bir garantisi yok ama bunalıma girip daha kötü hallere düşmektense buda bir teselli halidir. Hoşgörü bir yerde centilmenlik halidir. Bu duruma şükredip ‘beterin de beteri vardır’ diyerek teselli bulmaktır. Hakikaten bugünün dünyasında çok üzücü olaylar olmaktadır. Gazze, Ukrayna olayları, bombalar altında ölen, sakat kalan, bir lokma yiyeceğe ihtiyaç duyan, bunu bulamayıp açlıktan ölen insanlar varken eğer sen bunların dışında isen buna şükretmelisin.
Delikanlı liseyi bitirmiş, üniversite sınavlarına girmiş ama kazanamamış, yahutta istediği fakülteye girememiş, ne yapacak elden fazla bir şey gelmez. Bu hallere bende düştüm, yapılacak olan her doğan güneş yeni bir gündür deyip teselli bulup tekrar üniversite sınavlarına hazırlanmak, yapacak fazla bir şey yok.
Başka bir konu, tarımla uğraşıyorsun, o yıl havalar aşırı sıcaklar yüzünden kurak gitti, elde ettiğin mahsul ettiğin masrafı kurtarmıyor, zarardasın. ‘Keşke ürünümü sigorta ettirseydim’ desen ne fayda, olan olmuştur, elden ne gelir, fazla bir şey yapamazsın. Yapacağın başka çareler aramak.
Örneğin başka mahsuller denemek, tarlanın bir kısmına meyve ağaçları dikmek, az az meyvecilikte yapmak, hatta az az çiçekçiliğe yönelmek. Trakya’nın bir köyü var lale soğanları yetiştiriyorlar, çeşitli alternatifler düşünmek, çare bir değil çok çareler var ama en uygununu bulmak. Bir yolda başkalarını izlemek, onlar neler yapıyor, en iyi çarede Edirne’ye bir tarım okulu kurmak. En iyisi de sonradan ağlamamak için iyi düşünmek.
Rahmetli Süleyman Demirel’in şöyle bir sözü vardır — Demokrasilerde çare tükenmez —
Öyle olaylar var ki; neticesi senin elinde değil. Örneğin tabiat şartları, ne yaparsan yap az biraz belki. Tabiata karşı koyamazsın, tabiat senden üstündür, seni her zaman mat eder, çaresiz kalırsın. Belki baraj, set yapmakla biraz olsun sel felaketini önlesen de deprem için fazla bir şey yapamazsın. Sağlam binalar yapsan da belki bir derece hasarı önlesen de deprem olacaksa olacak, bunu önleyemezsin. Ama ne zaman olacak bu şimdilik bilinmiyor, olacağı kabul edeceksin. Bu da yaşamın bir kuralı. En iyisi iyimser olmak.
Oğlunuz futbol delisi, fırsat buldukça oda oynuyor, futbol oynayıp da takım tutmamak olur mu? Tuttuğu takım gol yemiş yenilmiş, üzüntüden kahroluyor. Üzülecek ne var bunda? Futbolcuların çok kullandığı bir söz vardır — Top yuvarlaktır belli olmaz — Hakikaten öyledir, bu maçta kaybetmişsen başka maçta kazanabilirsin, üzülmeye değmez. Biraz olayı sineye çekip boş ver demelisin. Yani iyimser olmak.
Genç adam üniversiteyi bitirmiş, askerliğini de yapmış, geriye ne kalıyor arayıp iş bulmak. Köşe bucak iş ara, çalmadık kapı bırakma ama yaptığı tahsille ilgili bir iş bulamıyor, üzüntüden kahroluyor, sıkıntıdan patlayacak hale geliyor. Her doğan güneş yeni bir gündür deyip, teselli bulup tekrar tekrar iş aramak, yılmadan moralini bozmadan iyimser olup iş aramak. Bunlarda hayatın bir cilvesidir işte.
Hayat dediğin ne, üzüntü ve sevinç yani biraz kül, biraz duman, hayat dediğin işte bu. Dünyaya gelmişiz yaşamaya, ne kadar az üzülürsek o kadar sağlıklı oluruz. Duvarı nem yıkar, insanı gam yıkar. Üzüntüyü bırak, yaşamaya bak, yani hayatı biraz toz pembe görmek İYİMSER OLMAK…