İŞ ARAMAK
Yaşamın en gerçek konusu geçinmek. Geçinmek içinde kişinin veya ailenin belirli bir geliri olması gerekir. Bu gelir maaş, ücret, irat kazanç olur.
Birey tahsilini yapıp askerliğini tamamladıktan sonra en önemli konusu kendine gelir sağlayacak bir iş bulmasıdır. O kimsenin geçerli bir hüneri, piyasa bilgisi, iş görecek parası da varsa onun için en iyi yapılacak olan serbest çalışmaktır, yani hüneri bilgisi ile para kazanmasıdır. İş görecek kadar parası yoksa yapılacak olan hünerini, bilgisini maaş, ücret, götürü sistemle satmaktır.
Peki bu nasıl olacak? İş nasıl bulunur, bunun da çeşitli yolları var yani iş aramanın. Gazetelerde çıkan iş ilanlarından, böyle bir ilanı okuduğun zaman teferruatlı bir bilgi sahibi olamazsın, en iyisi iş bulma kurumuna baş vurup iş ararsın, en iyisi firmaya gidip ilgili kimse ile yüz yüze görüşmektir. Eleman arayan firmaya görüşmek için gidiyorsan biraz düzgün kılık kıyafetin olmalı çünkü iyi intiba yaratmalısın. İşveren tecrübeye, kılık kıyafete, düzgün konuşmaya, güvenilir kimse olduğuna bakar. En önemli konuda iş konusu hakkında tecrübe ararlar. Özel sektör tecrübesiz kimseleri pek işe almak istemez, eğer işe alırsa da asgari ücrete yakın ücret teklif eder.
Yüz yüze iş görüşmesi bir çeşit mülakattır, yani seni tanımak. İşte en önemli konu tecrübedir. Bunun üzerinde çok durur işveren, 'ben bu kimseyi işe alırsam bana ne kazandırır' diye düşünür.
Buraya kadar konu ettiklerimiz özel sektörle ilgilidir. Devlet sektöründe bu işler nasıl yürür. Eskiden devlet sektöründe iş bulmak için iş isteyen kimseyi tanıdık birinin olması aranırdı. Artık bu usul kalkmıştır. Şimdi -- KPSS denilen bir sınav türü ile sınav yapılıyor, bu sınavda en yüksek not alanlar elendikten sonra işe alınacaklarla birde mülakat yapılıyor. Tabi mülakatta torpilde işliyor. Bunlarda başarılı olanlar devlet elemanı yani memur olarak işe alınıyor. Tabi bu mülakatta da kılık kıyafet, düzgün konuşma, iş tecrübesi, lisan bilgisi aranıyor.
Devlet memurluğunda emeğine karşılık alacağı maaş belirli bir düzende veriliyor, bu sistemi değiştirmek pek mümkün olmuyor. Bana sorarsanız devlet sektörü mü, özel sektör mü, serbest çalışmak mı tercih edilmeli derseniz bence devlet sektörü derim. Çünkü devlet sektörü yasalara daha sıkı bağlıdır. Serbest çalışmaya gelince sosyal yönün güçlü ve sempatik olmalısın. En iyi rahat çalışma sahası kendi işini kurmak ve yürütmektir. Kendi efendin beyin sensin, yasalardan başka kimseye hesap vermek zorunda değilsin ama kazanç için yaptığın işin tam bir profesyoneli, sempatik olmalısın müşteri tutmalısın bir kere ismin dokuza çıkarsa sekize indiremezsin, hesabını ve kontrolünü iyi yapacaksın.
İş aramada iş bulamadım diye yılmayacaksın, moralini bozmayacaksın, gönlüne göre iş bulana kadar iş aramaya devam edeceksin, yılmayacaksın. İş aramaya başlamazdan önce iş isteyeceğin firma hakkında araştırmalar yapıp o firmanın özelliklerini öğrenmelisin, bu çok önemli bir konudur.
Yüksek tahsil yapmış, hayata yeni atılan genç bir kimse kafasında bir takım hayallerle iş arar, bir bürom olsun, masamın üzerinde bir kaç telefon, cici bici bir sekreter, tabi bir müdürlük sıfatı emrimde bir çok insan, hayata ilk atılımlar bunlardır. Aradığı işi bulamayınca hayal kırıklığı ve moral bozukluğu. Ne yaparsın hayatın gerçekleri bunlar.
Bir genç için hayat ilk defa iş aramakla başlar. İşte onun için gerçek hayat budur yoksa onun bunun yanında askere gidene kadar oyalanıp vakit geçirmek gerçek hayat değildir. Hayatta yılmayacaksın, çetin ceviz olacaksın. Evlenmek içinde acele etme, ilk önce bir iş bul, kendine göre bir düzen kur, yaşın otuza yaklaşsın, evlenmeyi ondan sonra düşün. Şimdiki gençler askerlikten sonra hemen evlenmeyi düşünüyor, ilk önce iş meselesini hallet onun içinde İŞ ARAMAK . . .