
Bu konuyu daha önce de işlemiştim ama biraz daha değinmek istedim. Zaten her ayet öylesine üstün bir dehâ ile yazılmış ki, yorumla yorumla hiç bitmez!..
Rabbimiz, Sure 22/26’ncı ayetinde: “BANA HİÇBİR ŞEYİ EŞ TUTMA!..” der.
Bu emri bir de böyle yorumlarsak:
“Ne verilmişse, hepsi Rabbinden sana verilmedir!..
Şükret verene!..
Nimetlen, sende nimetinin nimeti ol, ama verdiğim nimeti veya kendini asla putlaştırma, vereni bil!..” der.
“Verdiğim nimete tapma, kendinden bilme!..” neden demiş Rabbimiz?.. Vereni bilerek, şükürle nimetlenmek, HAK ve HELÂL de kalmamızı sağlar.
Rabbimizin, HAK ve HELÂL kurallarını gözetmeden nimetlenmeye kalktıklarımız, Allah’ın razı olmayacağı, zararlı putlarımız olmaz mı?..
Yaratan’a eş tutmamak:
“Verenden ötürü” şükür, saygı, sevgi, tevazu, sadakat, adalet, bilimle nimetlenmek en güzeli!..” diyebilir miyiz?..
“Beynim var benim, istediğim çıkarıma mutlaka ulaşırım” dersek, beyne nasip edeni, inkâr etmiş, beynini, pozitife yönlendirip, verecek olan Allah’a eş tutmuş oluruz!..
O zaman da, Allah’ı inkâra düşer, beyninle yapacakların şeytanın AYARTMASINA kalmaz mı?..
Dünya da insan beyni için sadece İKİ yol olduğu belli değil mi?..
Ya İNANÇLA, POZİTİF ALLAH YOLU, veya İNKÂRLA, ŞEYTANIN NEGATİF YOLU!..
YA İYİLİK, YA KÖTÜLÜK, Yok ki, başka yol?..
GELEN GELİR, GİDEN GİDER, KALAN KALIR!..
Kuran’ı Kerim. Sure 39/Ayet 69:
Onlar Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O’nun tasarrufundadır. Gökler O’nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşrüklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.