10 Aralık 2024 Salı
Gezmek, görmek güzel şey imkanlar dahilinde olsa da.
Geçen yıl Karadeniz üzerinden Doğu Anadolu’nun birçok yerini gezmiş 6 bin kilometrenin üzerinde yol yaparak üç hafta boyunca 28 ilin sınırlarında Türkiye kazan biz kepçe misali dolaşmıştık.
Malum emeklilik halleri. Bütçe kısıtlı olunca ayağı yorgana göre uzatmak durumunda kaldık bu yılki gezimizde.
Bir haftalık sürece sıkıştırdığımız gezimizde 2 bin kilometrenin üzerinde yol almamıza karşın sadece Ege bölgesinde dolaşarak tamamladık.
Gezi öncesinde küçük arabamızın arka koltuğunu çıkartarak iki kişinin yatabileceği bir konuma getirdikten sonra bir de mini mutfak dolabı monte ettik ve üstüne de bir port bagaj atarak yol hazırlıklarını tamamladık.
6 gün süren gezimizde uygun bütçeli öğretmen evlerinde konakladığımız gibi pahalı otellerin olduğu yerlerde arabamızın içinde yatağımızda konakladık. Gittiğimiz yörelerin mutfağının tadına bakmaya çalıştık.
Novigasyon kullanmadık, harita üzerinden bakarak hep tenha ara yolların tercih ettik. Yolumuzu kaybettiğimiz yerlerde üzülmekten çok sevindik, zira her kaybolduğumuzu sandığımızda yollar bizleri görmediğimiz, bilmediğimiz güzel yerlere götürdü.
Yeni yerler gördük, insanlarını tanıdık. Genelde hep hoş karşılandık. Memleketimizin insanları kim ne derse desin konuk sever, hele Ege insanı.
Demirci ilçesinde bir kahvede sohbet ederken kahveci neden gezdiğimi sordu;
“Seviyorum gezmeyi, görmeyi, insanları tanımayı” diye yanıtladığımda şöyle devam etmişti;
“Doğru ya binaya bakarsın, bakarsın da ya taş görürsün ya da tarihi eser, bakmadan bakmaya fark var, seninki de o gezmelerden herhalde” diye yanıtlamıştı bilgiççe.
Çanakkale’de ziyaret ettiğim asker arkadaşımla 39 yıl öncesinin anılarını dinlerken eşlerimiz hayretle bizleri izlemiş ve “sabaha kadar bitmez bunların sohbetleri” diye gülümsemişlerdi.
Ege’nin her yerinde üretiyor insanlar, özellikle köylerde yaşayanlar. Toprağına, iklimine, doğasına göre ne uygun yetişirse üretiyor da üretiyor. Yorgun, kırgın ama umutsuz değiller. Öfkeliler de memleketi yönetenlere. Yoksul dağ köylerinden zengin ve bereketli ova kasabalarında kadar her yerde yukarıdaki düşünceler hakim.
Normal köylerde ve kasabalarda bütçemize uygun yiyecek ve içeceklere hep yakın olduk. Ama nerde turizme bulaşmış bir yer varsa orada hep temkinli davrandık. Zira turizmle tanışmış esnafın huyu suyu da değişiyor ne hikmetse. Fiyatlar katlama gidiyor. Yabancıyı gördüğünde gözleri parlayan esnaf müşterisinin fiyat menüsünü istemesi üzerine hemen suratını asıyor. Alışkanlıkları değiştirmek zor, he biz de düşük bütçeyle yola çıkmışık menüyü görmediğimiz hiçbir iş yerinde konaklamadık, yemek yemedik.
Ege bölgesinin her yerinden bereket fışkırıyor. Üreten insanları doğa her şeyini vererek fazlasıyla ödüllendiriyor. Ama gezdik, gördük ve anladık ki;
BU KADAR ZENGİNLİK İÇİNDE BÖYLE YOKSULLUK ANCAK MEMLEKETİMİZDE OLUYOR.
1.Gün; Gelibolu, Lapseki, Biga, Çan, Yenice, İvrindi. Benzinlikte arabamızda konakladık.
2.Gün; Balıkesir, Sındırgı, Gördes, Demirci. Öğretmen evinde 800 liraya konakladık.
3.Gün; Selendi, Eşme, Ulubey, Bekilli, Çal, Bozkurt, Çardak, Dazkırı. 680 liraya öğretmen evinde konakladık.
4.Gün; Çardak, Yeşilova, Karamanlı, Çavdır, Söğüt, Özdemir, Elmalı, Gömbe. Gömbe’de pansiyonda 600 liraya konakladık.
5.Gün; Dağ yollarından Fethiye’ye ulaştık 4 saat süren yolculuk sonunda. Bütün günümüzü Fethiye’de geçirdikten sonra Çameli’nde benzinlikte aracımızda konakladık.
6.Gün; Daha önce defalarca olduğu gibi yine yolumuzu kaybettik. Beydağı üzerinden Bozdağ’da ve Balıkesir üzerinden uzun ve yorucu bir yolculuk sonunda yazlığımız Enez’in Gülçavuş köyüne vardık ve turumuz sona erdi.