DOLAR 42,5354 0.07%
EURO 49,5729 -0.06%
ALTIN 5.745,37-0,12
BIST 11.007,370,81%
BITCOIN 38877292,10%
Edirne

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

194 okunma

‘1 Ağustos’ta bakanın kapısına dayanacağız’

Türkiye genelinde kamuda çalışan binlerce işçiyi ilgilendiren, hükümet ve işçi konfederasyonlarının 1 Ağustos’ta yeniden masaya oturacağı toplu sözleşme öncesi Edirne’ye gelen KESK’e bağlı Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz Hudut Gazetesi’ni ziyaret etti… KESK Genel Sekreteri Yılmaz, ülkenin dört bir yanında topladıkları talepleri iletmek üzere 1 Ağustos’ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde olacaklarını belirterek, “30 ilde 15 gün boyunca toplayacağımız taleplerle 1 Ağustos’ta çalışma bakanının kapısına dayanacağız; ‘Sayın Vedat Işıkhan, bizim toplu sözleşme taslağımız bu, biz sahada talepleri topladık geldik, sizi buna imzaya davet ediyoruz’ diyeceğiz” ifadelerini kullandı…

ABONE OL
16 Temmuz 2025 14:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL


Mehmet ŞELECİ

Türkiye genelinde kamuda çalışan binlerce işçiyi ilgilendiren, hükümet ve işçi konfederasyonlarının 1 Ağustos’ta yeniden masaya oturacağı toplu sözleşme öncesi Edirne’ye gelen KESK’e bağlı Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz Hudut Gazetesi’ni ziyaret etti.
KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, KESK’e bağlı Eğitim-Sen Genel Başkanı Irmak ve sendika temsilcileri Hudut Gazetesi’ni ziyaret ederek, toplu sözleşmeye dair taleplerini ve görüşlerini paylaştı. Hudut Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Şeleci’nin ağırladığı KESK heyetii Türkiye genelinde dört bölgede 15 gün boyunca toplayacakları talepleri, 1 Ağustos’ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde yapacakları açıklamayla Bakan Vedat Işıkhan’a ileteceklerini kaydetti.


‘KAYNAKLARIN EŞİT ŞEKİLDE BÖLÜŞÜLMESİ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ’
Eğitim-Sen Genel Başkanı Irmak, ülkenin kaynaklarının eşit şekilde paylaşılması noktasında mücadele ettiklerini belirterek, “Temel itirazımız şu; Türkiye’de çok geniş bir ücretli çalışanı var. Ücretli çalışanların her gün yoksullaşması, ücretlerin erimesi ve bir avuç zenginin de onların bu eriyen ücretlerini alıp kendi sermayelerini, kendi ceplerini şişirmesi meselesi düzenine itirazımız var. Doğal olarak bir sendikada emek alanındaki emekçilerin temsilcisi olarak, her şeyin, yani yoksulluğun değil zenginliğin paylaşılması, ülkenin bütün kaynaklarının hepsinin eşit bir şekilde bölüşülmesinin mücadelesi aslında. Mücadelemizin temel ekseni bu. Elbette ki eğitim alanında, sağlık alanında, sosyal haklar alanında çok ciddi problemler var ülkemizde. Bu sosyal hakların insanca yaşama koşullarına çekilmesi noktasında bir mücadele hattımız var ama bizim eğitim alanında da daha derin, farklı problemler var. Bakanın en son LGS’de yaptığı açıklamaya bakarsanız, bir milli eğitim bakanının mahalle ağzıyla konuşan bir milli eğitim bakanlığı fotoğrafıyla karşı karşıyayız. Fakat sadece, keşke bakanın böyle konuşmasıyla sınırlı olan bir sorunumuz olsaydı ama sorun öyle değil. Sorun çok daha derin” dedi.


‘KAMU EĞİTİMİ TASFİYE EDİLİYOR’
Eğitimde laik ve bilimsel yaklaşımdan uzaklaşıldığı ve piyasalaşıldığını kaydeden Irmak, “Özel okullara çok ciddi destekler veriyor bu iktidar. Deprem bölgesinde çocuklar konteynerlerde eğitim yaparken, oralara ciddi kamusal destek vermeyip, özel okullara cumhurbaşkanının bir imzasıyla çok ciddi destekler yapıldı. Bizim için kabul edilemeyen bir çok yanı var. 100 bin öğretmen ücretli çalıştırılıyor ve asgari ücretin altında çalıştırılıyor. Bu kamu eğitimini tasfiye etme hareketi aslında. Tüm bunlara itirazımız var” diye konuştu.


‘MESEM’LERLE UCUZ İÇ GÜCÜ OLUŞTURULDU’
Eğitimde yaşanan çok derin problemlerin olduğunu dile getiren Irmak, “En açığa çıkan birisi de bu meslek eğitim adı altında ‘MESEM’ler gibi bir ucuz iş gücü oluşturuldu. Çocuklar okul eğitiminden kopuyorlar, çünkü 1 gün okula gidiyorlar. Ama sorun sadece onunla da kalmıyor, bu çocuklar devlet eliyle de çocuk işçiliğine zorlanıyorlar, çocuk sömürüsüne, çocuk istismarına zorlanıyorlar çünkü iş yerlerinde nasıl bir ortamda, kiminle çalıştığı belli olmayan bir yapı. Yaz okulları açılıyor ve bunları cemaat, tarikat bağlantılı dernekler açıyor. Bu çocuklar yazın nerelere götürülüyorlar? Hangi eğitimi alıyorlar? Kim veriyor bu eğitimleri? Hangi formasyona sahip insanlar veriyor? Bütün bunlar ülkemiz için çok ciddi bir problem. Sadece eğitim meselesi değil, eğitimle birlikte ülkenin geleceğe frenden kopmuş kamyon gibi tepe taklak gidiyoruz” şeklinde konuştu.
‘EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET İSTİYORUZ’
Toplu sözleşmede öne çıkan taleplerine de değinen Irmak, “Mutlaka eşit işe eşit ücret çok önemli. Bunu sadece kamuda çalışanlar için talep etmiyoruz. Kamu dışında çalışanlar adına, mesela özel sektörde çalışan 500 bine yakın öğretmen var, bunlar da asgari ücret bandında çalıştırılıyor ve bunların sözleşmeleri süreli yapılıyor. Yani 1 yıl yapılıyor, ikinci yıl nerede çalışacakları belli olmuyor. Yani bir iş güvencesi meselesi de var. Kamusal, bilimsel, eşit bir eğitim mücadelesi ve elbette ki bunu temellendirecek ekonomik talepler var. Temel itirazımız 4688 sayılı kamu çalışanları yasası, sendikalar yasası. Çünkü orada bir orta oyunu dönüyor. Yıllardır bu toplu sözleşmeye oturuluyor ama kazanımlar yok, her şey geriye düşmüş durumda. Güvenceli çalışmalar kalkmış, çalışanların satın alma gücünde çok ciddi bir gerileme yaşanmış, grev hakkınız yok. Bütün bunları da bozmaya çalışan, gerçek bir sendika yasası, gerçek bir toplu sözleşme hedefiyle bir mücadele sürdürüyoruz ülkenin dört bir yanında. Gerekirse alternatif toplu sözleşme masaları kurarak, emekçilerin orada sokaktan dillendirerek bir süreç işleteceğiz, sonucunu da oradan göreceğiz” ifadelerini kullandı.


‘TALEPLERİ TOPLAMAYA BAŞLADIK’
KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz da, toplu sözleşmeye yönelik çalışmalarının 3 Temmuz’da TÜİK’in enflasyon rakamlarını açıklamasıyla başladığına vurgu yaparak, “3 Temmuz’da TÜİK’in önünden açıklama yaptık. 4 Temmuz’dan sonra bütün bakanlıkların önünde iş kollarımız taleplerini açıkladılar Ankara’da. Bu da iki hafta sürdü. Sonra bir basın toplantısıyla ülkenin dört bir yanına dağıldık. 1 Ağustos’ta olacak olan şu; ilk toplu sözleşme görüşmesi o tarihte yapılacak. Vedat Işıkhan Memur-Sen’i ve iki konfederasyonu daha çağıracak ve oturacaklar masaya karşılıklı teklifleri konuşacaklar. O ilk görüşmenin olduğu gün biz Ankara’da bakanlığın önünde olacağız. Bu süreci neredeyse 1 aydır başlattık. Şimdi de talepleri toplamaya başladık ve tek tek bütün illerde, iş yerlerinde, meydanlarda çağrımızı yapıyoruz bakana ve konfederasyona” dedi.
‘ARTIK ÇALIŞAN YOKSULLUĞU DİYE BİR ŞEY TARTIŞIYORUZ’
Ülke genelinde, tüm iş kollarında herkesin sabrının taştığını anlatan Yılmaz, “Herkesin sabrı taştı. 22 yıl sonra işçiler AKP binalarına yürüdü. Siyasi iktidarın bunu görmesi lazım. TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ ‘Bizi grev yapmaya zorluyorsunuz’ denilen noktaya geldi. Bu oradaki konfederasyon başkanlarının tercihi değil. İşçiler; ‘geçinemiyoruz’ diyorlar. Artık çalışan yoksulluğu diye bir şey tartışıyoruz. İnsanlar hem çok çalışıyorlar, hem de ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Sağlıkçılar artı nöbet tutuyorlar. Öğretmenler hafta sonu kursu, özel ders, ehliyet sınavı gibi ek gelirleri kovalıyorlar. Biz Türkiye’deki demokrasiyi beğenmiyorduk, şimdi seçme-seçilme hakkımız yok. Siz gidiyorsunuz bir belediye başkanı seçiyorsunuz, ‘Ben bunu beğenmedim’ diyor, belediye başkanını tutukluyorsunuz” diye konuştu.
‘4688 SAYILI YASA YENİDEN DÜZENLENMELİ’
Toplu sözleşmeye yönelik talepleri olduğunu söyleyen Yılmaz, “Somut taleplerimiz var. Vergi diliminin sıfırlanması, kira yardımı, maaşların yoksulluk sınırının üstünde olması. Böyle somut taleplerimiz var ama daha kökten bir tartışma yürütüyoruz siyasi iktidarla. 4688 sayılı yasayla grev yasağı varsa, iş güvencesi yoksa, hem sözleşmeli çalışma, ücretli öğretmenlik ve kamuda taşeron çalışması. Bütün bunları konuşuyoruz. Asıl konuşacağımız bu dönem, diğer konfederasyonlara da yaptığımız çağrı aslında, saflaşmaya davet ediyoruz. Bu yasayla yol yürünmez diyoruz. 4688 sayılı yasanın yeniden düzenlenmesi lazım kamu emekçilerinin lehine. Biz ürettiğimiz hizmetin alıcısıyız aynı zamanda. Öğretmensin ama velisin. Ürettiğimiz hizmetin yıllar içerisinde hem özelleştirmelerle hem siyasi iktidarın izlediği politikalarla nasıl niteliksizleştiğini görüyoruz. Biz böyle, bu koşullarda hizmet üretmek istemiyoruz. Dolayısıyla güvencesiz çalışmayı kamuda zinhar kabul etmiyoruz” şeklinde konuştu.
Yılmaz, 1 Ağustos’ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde olacaklarını yineleyerek, “1 Ağustos’a kadar dört bölgede talepleri toplayacağız. Arkadaşlarımız her iş yerinde hem talep toplayacaklar hem de bizim taleplerimizi anlatacaklar. 30 ilde 15 gün boyunca toplayacağımız taleplerle 1 Ağustos’ta çalışma bakanının kapısına dayanacağız; ‘Sayın Vedat Işıkhan, bizim toplu sözleşme taslağımız bu, biz sahada talepleri topladık geldik, sizi buna imzaya davet ediyoruz’ diyeceğiz” ifadelerini kullandı.

    En az 10 karakter gerekli